Whatsapp'ta hukuki danışmanlık

T.C
YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ


Esas No: 2022/15902
Karar No: 2022/17094
Tarihi: 20.12.2022
» Tüzel Kişiye Tebligatın Esasları
» Tüzel Kişinin Adresinin Değişmesi
» Ticaret Sicilinde Kayıtlı Adrese Tebligat
ÖZET: Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması
gerekir. 7201 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanun‘la değişik 35 inci maddesine göre, kendisine veya
adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini
derhâl tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki
tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt
sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir
nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma
tarihi tebliğ tarihi sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî
kayıtlardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır.
Şu halde Mahkemenin kabul şekline göre dahi yargılama aşamasında davalı G.Hinteregger ve
Söhne Baugess Şirketine yapılan tebliğlerin bila ikmal iade gelmesi nedeniyle davalının ticaret
sicilinde kayıtlı adresinin araştırılarak bu adrese tebligat yapılması gerekirken bu yöntem
izlenmeden doğrudan iade gelen adrese 7201 sayılı Kanun’un 35 inci maddesine göre tebliğ
yapılmaya devam edilmesi savunma hakkını kısıtlar mahiyettedir.
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı
vekili ile davalılardan G.Hinteregger Söhne Baugesellschaft MBH vekili tarafından istenilmekle,
temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından
düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı İsteminin Özeti
Davacı vekili, müvekkilinin davalılara ait işyerinde vinç makinası operatörü olarak çalıştığını,
işyerinde vardiyalı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalılar tarafından haklı bir sebep olmadan
feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal
bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabının Özeti
Davalı Enerjisa Enerji Üretim AŞ vekili, ihale makamı konumunda bulunduklarını savunarak davanın
husumet ve esas yönünden reddini istemiştir.
Davalı Ataç İnşaat ve Sanayi AŞ vekili, fesih bildirim tebligatında davacının iş sözleşmesinin
tazminatlı olarak feshedileceğinin bildirildiğini, davacının da bunu imzalayarak kıdem ve ihbar
tazminatının ödendiğini kabul ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti
Mahkemece toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı Enerjisa Enerji Üretim
AŞ’nin ihale makamı olduğu kabul edilerek son üç aylık dönem içerisinde ödenmeyen ücret
alacağının tüm davalılardan, diğer alacakların ise davalılar Ataç İnşaat ve Sanayi AŞ ile AtaçHinteregger İş Ortaklığından müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci
Kararın davacı ve davalı Enerjisa Enerji Üretim AŞ vekilleri tarafından temyizi üzerine Yargıtay
(Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 18.12.2018 tarihli ilâmıyla hükmün, davalılar arasındaki ilişkinin
belirlenmesi ve fazla çalışma alacağının hesabı yönlerinden eksik inceleme ve araştırmaya dayalı
olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilâmına uyan Mahkemece, toplanan delillere göre davalı Enerjisa Enerji Üretim AŞ ile diğer
davalılar arasındaki ilişkinin anahtar teslim inşaat sözleşmesi niteliğinde olduğu, işin
organizasyonu, yönetimi, personelin işe alınması ve çıkartılması yetkisinin tamamen işi üstlenmiş
olan yüklenicilere ait olduğu, davalı Enerjisa Enerji Üretim AŞ’nin işin niteliğinin ve büyüklüğünün
gerektirdiği güvenlik ve denetim yetkisini aşan bir durum olmadığı, davalı Enerjisa Enerji Üretim
AŞ’nin dava konusu tazminat ve alacaklardan sorumlu olmadığı gerekçesi ile davalı Enerjisa Enerji
Üretim AŞ’ye karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; diğer davalılar
bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz
Karar davacı vekili ile davalılardan G.Hinteregger Söhne Baugesellschaft MBH vekili tarafından
temyiz edilmiştir.
Gerekçe
Davalı G.Hinteregger ve Söhne Baugess Şirketine yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmadığı
ihtilaflıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun (6100 sayılı Kanun) “Hukuki dinlenilme hakkı” kenar
başlıklı 27 nci maddesi (Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 73 üncü
maddesi) uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına
sahip olup bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak,
duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hâkim, kanunun gösterdiği istisnalar dışında
tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet
etmeden hükmünü veremez.
Hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili
sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasa’nın 36 ncı maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma
hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur ve aynı zamanda Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli
unsurudur.
Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler
konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar
verilmesi, kural olarak mümkün değildir (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes,
Medeni Usul Hukuku, 11. Baskı, 2011, s. 273).
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36 ncı maddesi ile 6100 sayılı
Kanun’un 27 nci maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan, dinlenmek ve
savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi
mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan, taraf teşkili dava şartı olup davanın her aşamasında mahkemece resen nazara
alınması gereken bir olgudur ve mahkemenin, dava dilekçesi ile duruşma gününü taraflara
kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması,6100 sayılı Kanun’un emredici hükmü gereğidir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz
toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle
tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde
duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, 7201
sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) ve Tebligat Yönetmeliği’nde açıklanan usule uygun
tebligat yapılması ile sağlanabilir.
Bu bakımdan, davetiyenin ve tebliğ tutanaklı zarfın, davadaki ve takipteki önemi büyüktür. Asıl olan
tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde taraflar
yargılamaya katılmasalar dahi mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidir. Duruşmaya gelmese dahi
yoklukta davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hâllerde, kanunun
öngördüğü uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve kanuna uygun taraf teşkilinin
tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi ve delillerin toplanarak bir sonuca ulaşılması
zorunludur.
7201 sayılı Kanun’un “Hükmi şahısların memur ve müstahdemlerine tebligat” kenar başlıklı 13
üncü maddesine göre de “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi
bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak
bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine
yapılır.”
Tebligat Yönetmeliği‘nin “Tüzel kişilerin memur ve müstahdemlerine tebligat” başlıklı 21 inci
maddesine göre ise;
“(1) Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde
işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda
tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.
(2) Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı
veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra
gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması
gereklidir.
(3) Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki
diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.”
Açıklanan düzenlemeler gereğince öncelikle ifade etmek gerekir ki tüzel kişilere yapılacak
tebligatın, tüzel kişinin merkez adresi esas alınarak yapılması gerekmektedir.
İkinci olarak ise tebligat, tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmalıdır. Temsilciye ulaşılamıyor
ise tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle
görevlendirilmiş bir kişiye tebligat yapılmalıdır.
Son olarak ise bu kişilerin de bulunmaması hâlinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve
tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.
Somut uyuşmazlıkta, tebliğ mazbatalarına göre davalı G.Hinteregger ve Söhne Baugess Şirketine
dava dilekçesi, duruşma gününü bildirir ve yargılama sürecine dair diğer tebligatlar, davalı
Şirketlerin oluşturduğu adi ortaklık adresi olan “Organize Sanayi Bölgesi 1. Kısım Atatürk Bulvarı
No:19 Döşemealtı/Antalya” adresi esas alınarak tebliğ edilmiştir. Bu adrese tebligatların iade
gelmesi üzerine davalının ticaret sicilinde kayıtlı merkez adresi araştırılmadan doğrudan iade gelen
adrese 7201 sayılı Kanun’un 35 inci maddesine göre tebliğ yapılmıştır. Oysa Mahkemece izlenen
bu yöntem hatalıdır.
Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. 7201 sayılı
Kanun’un 6099 sayılı Kanun’la değişik 35 inci maddesine göre, kendisine veya adresine kanunun
gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini derhâl tebliği
yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen
yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde
yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski
adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi
sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki
adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır.
Şu halde Mahkemenin kabul şekline göre dahi yargılama aşamasında davalı G.Hinteregger ve
Söhne Baugess Şirketine yapılan tebliğlerin bila ikmal iade gelmesi nedeniyle davalının ticaret
sicilinde kayıtlı adresinin araştırılarak bu adrese tebligat yapılması gerekirken bu yöntem
izlenmeden doğrudan iade gelen adrese 7201 sayılı Kanun’un 35 inci maddesine göre tebliğ
yapılmaya devam edilmesi savunma hakkını kısıtlar mahiyettedir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre davalı G.Hinteregger ve Söhne Baugess Şirketine yapılan
tebligatların usulüne uygun olmaması sebebiyle hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder şekilde hüküm
kurulması hatalıdır. Gelinen noktada davalının kendisini vekille temsil ettirdiği gözetildiğinde, dava
dilekçesi ve ekleri, ıslah dilekçesi, bilirkişi raporları tebliğ edilmeden ve delillerini bildirmesi için
süre verilmeden hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayacak şekilde davanın esasının incelenmesine
geçilmesi ve yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Anılan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının
incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgililere
iadesine, 20.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir